10 Kasım 2009 Salı

HIZLI GELİŞMELER HIZLI GELİYOR İMDAT...

Dün şirketimizin toplantı konusu 'change' idi. 9 Kasım 1989 'da Berlin duvarinin yıkılması ile başlayan toplantının müziği de Wind Of Change oldu.

Saat 3 ila 4 arasında Futurist derneğinin başkanı Ufuk Hanım'ın gelmesi ile parmağımda büyük ustalıkla çevirdiğim kalemim durdu.
Çünkü kafamın 80 farklı köşesine dağılmış düşünceler yavaş yavaş ortak noktada toparlanmaya başladı.
29 yaşındayım , doğduğum andan bugüne kadar yaşananları bir sıraya dizdim.
80 darbesi (belki hatırlamıyoruz ama etkisi bizim büyüme çağımızı etkiledi),Berlin duvarının yıkılışı ve kapitalizmin doğuşu,sanayinin altın çağları,Turgut Özal, şapkası ile Demirel, kaset çalar, walkman,cdman , mp3 player, ipod , TRT , teleon,çoklu kanal,VHS video , vcd,dvd, SABA çok iyi televizyon , LCD plazma , atari,desktop,laptop,netbook,telsiz telefonlar,cep telefonları,iphone ,GOOGLE , BİLİŞİM ÇAĞI....
Biz bir devrin kapanması ile yeni devrin başlaması arasında sıkışmış generasyonuz.
Yavaş ve sakin başlayan çocukluğumuzu bir anda her şeyi takip etmek durumunda kalan , gelen her yeniliği daha şaşırmaya fırsat kalmadan sindirmemiz gerekiyor.
Bugünün çocukları zaten o hızı doğduğu günden itibaren yaşamaya başladı.

Emeklemeden Wii oynuyorlar.
Annelerinin hayranlık içinde cep telefonlarına kaydedilen görüntülerini 3 dakika içerisinde seyredebiliyorlar.
Ne şaşırtabilir ki onları?
Yaşım 29 , ve ben şimdiden yoruldum , alışık falan değilim bu hıza , sindiremeden bazı şeyleri yeni konuya zıplamak kafamı karıştırıyor.
Zaman bilgi zamanı.
Ama hayatını 8 ajansları ile doldurmuş , derbelerin etkisi ile duyma,görme,konuşma sadece izle prensibi ile yaşamış bir kuşak tarafından yetiştirildik.
Bu devirde bu kadar şey bilip çığlık atamamak, zihnimizde bir yerlerde hala eskiye zincirliyken yenileri yaşamak zor.Bugüne kadar öğretilen şeylerin doğru olmadığını bilmek ve bir çok şeye sil baştan başlamak gerek.


Ben gene kelebekler vadisine gitmek istiyorum....

23 Ekim 2009 Cuma

FALA İNANMA,FALSIZ DA KAL

Biz insanların en ümitsiz,hayattan sıkıldığı veya beklentilerine bir an önce kavuşmak istediği anlarda başvurulan çarelerin başında fal gelir.
Çünkü duymak isteriz.
Koca bulacağımızı,ayrıldığımız sevgilimizle tekrar birleşiceğimizi,çocuk yapacağımızı,o terfiyi alacağımızı , bolluk dolu günlerin bizi beklediğini ve mutluluğun çok da uzak da olmadığını...!
Duymak isteriz evet, çünkü rahatlamak isteriz.
Hayatın zorlu günlerini atlatmaya dayanacak gücümüzün olması için kapının ardında güzel şeylerin olduğunu bilmememiz gerekmektedir.
Peki ben şimdi burada kadın erkek demeden hepinize fal bakacağımı söylesem?
İnanır mısınız?
Desem ki , sıkıntıların asla bitmeyecek , bittiği an yenileri her zaman eklenecek.
Evlenip evlenmiyeceğini bilmiyorum , ama bu devirde yapacağın evlilik sana hayal ettiğin mutlulukları getirmiyecek , çünkü zor zamanlar. Yaşamak eskisinden daha pahallı ve sen amansız bir şekilde geçim derdi ile uğraşacaksın.
Paran çok mu?
Güzel, o zaman onu elinde tutmaya çabalayacaksın.
Aşkı yakalayacaksın tabi ki ama herşey fast food yaşanıyor , sen de karşındaki de maymun iştahlısınız , üzgünüm aşk dediğin şeyi 3 günde tüketeceksin.
Sağlık problemleri?
Senin ve sevdiklerinin karşılaşacağı şeyler.
Ölüm , elinde sonunda etrafımızda kol gezecek, sevdiklerimizin teker teker elimizden kayıp gitmesini izliyecez.
Gün gelicek bizi de bulacak.
Çocuk?
Belki bir gün sahip oluruz belki olmayız.
En büyük mutluluk evet.
Ama onlar bize , biz onlara hayal kırıklığı yaşatıcaz.
Birbirimizi anlamıyacaz,yeri geldi mi beğenmiyecez.
Peki burada ne kaldı geriye , yaşamayı değerli kılan?
An.
An var ya , hissettiğin an,nefes aldığın her saniye.
Ve sen varsın
Var oluşunun en yoğun olduğu an.
En merkezinde.
Sınırlarının bile kalktığı.
Elinde kalan anlar.
Sevdiğin,seviştiğin,mis kokular koklayıp,güzel tatları aldığın.
Nefes kesici manzaralara baktığın,saten bir kumaşın tenine dokunduğu anlar.
Senin sıradan geçirdiğin,sıkıntıdan patladığın,duvarların üzerine geldiği,saatin her tik takı anları.
Biliyor musun o anlarda bile bir yerlerde küçücük mucizeler gerçekleşiyor , birileri seviyor,birileri doğuyor.
O zaman ne fark eder?
Neyi ne zaman kiminle yaşayacağın?
Sen yaşıyorsun ya.
Gerisini bırak.
Falcıyla olmaz bu is.
Garanti ediyorum çok zor olacak , ama elindeki hakkı ile yaşanacak anlar için yaşa sen.

28 Temmuz 2009 Salı

Kelebekler Vadisi...ilk izlenimler

Çarşamba günü; ofisteki işleri toparlama,devretme..check
Kızsal tatil öncesi kuafor işlerini halletme...check
Tatil alışverişi;şampuan,krem,araba yolculuğu için abur cubur...check
Araba yolculuğu için MP3 cdler..check
Çantam...check ( kesin bir şey unuttum kesinnnn)
...
Şu an saat 05:30 , yaklaşık 2 saattir yoldayız,ben bayan baykuş asla araba yolculuğunda uyumayan,kulağında ipod yoldaki enteresan tabelalara bakıp ilerlerken...zzzzzz..
Kalemimi tekrar elime aldığımda artık kelebeklerdeyiz.
O medeniyet dediğin tek dişli canavar var ya, buraya gelmemiş.
Bir bungalov kiraladık. 5 metrekare ya var ya yok.
3 kişi kalacaz , tualet yok , klima yok , elektrik yok.
Sadece başını sokacak bir yer.
Bana burası klostrofobi yapacak.
Benim iki korkum vardır , biri karanlıktır ki burada saat 9 dan sonra olan şey odur.
Öbürü de yılan. Ve bungalova giden yolda 20 cmlik bir tane bebek yilan gördüm kriz koptu.
Ben burada uyumam!!
Tatil aynen böyle başladı.
Ama devamı ise bambaşka bir hal aldı.
Bir kere çok enteresan veya renkli insanlarla tanıştım.
Oncelikle
Ercan; Kendisine bir ayar çekip 29 yaşında Avustralya'da emekli olmuş.Ayda 1400 usd maaş. Tek yaptığı 6 ay kelebekler vadisi,6 ay ise Hindistan,Endonezya. Gül gibi geçinip gidiyormuş.Kadınlarla olan ilişkisi ise ya eski sevgililerinin ziyaretleri veya yeni tanıştığı hatunlar.Başka bir bağı yok.
Deli; Aslında kendisinin adı Murat. Bir saksafoncu , iyi bir muzisyen ,aynı zaman da ise bir alkolik.10 metre öteden bira kokusunu alabilirsiniz.Sortunun poposunda ise bir delik var ve beyfendi değiştirme ihtiyacı duymuyor.Açıkçası ben ondan korkuyorum.Umarım yanıma yaklaşmaz diye de dua ediyorum.
veee BamBam; Yerim ben onu.22 yaşında dünya güzeli enerjik neşe kaynağı bir kız. Bir ara dedim ki ona kafana kemik takıp sana BamBam demek istiyorum. ( Çakıl doğrusu ama benim adıma BamBam geldi) Meğer seneler evvel abisine beyzbol sopası ile saldırıp BAMBAM diye bağırındığı için abisi de ona BAMBAM demis. Bir de dünya güzeli , değil sadece erkekler , kadınlar bile gözlerini alamıyor ondan. Işık saçıyor kız. Sahildeki köpekler bile peşine takıldı.İnanılır şey değil.
Sude; Orada takılan bir karı kocanın 2.5 yaşındaki tatlı kızları.Sarışın ama oradaki güneşe maruz kalmaktan sütlü kahve rengini almış.Sürekli cıbıl takılıyor ve sürekli denizde. Küçük balık seni.
Yakışıklı Barmen; Sürekli bardak kırıyor ve BAMBAM'a hayran hayran bakıyor.
Hamağımı çalan ukala gerzek kız; Olacak şey değil. Abicim hamakta keyifli keyifli kitap okuyorum.Bir içki almaya gittim. Arada barda biri ney çalıyor.Çılgın bunlar...Neyse bir döndüm , kızın biri benim çantamı yere koymuş,hamağa uzanmış kitap okuyor.Dik dik baktım,"aa çantan orada bak "dedi ve okumaya devam etti. Tokatlarım seni bak dedim akıllı ol!... İçimden...
Evet bunlar ilk yaşananlar.
Bir de sonrası var.
Ahhhhh.
Nasıl döndüm ben buraya.

21 Temmuz 2009 Salı

yazıyorum gene... fakir misin yoksa sen?



Uzun zamandır yazmamanın verdiği vicdan azabi ile geçen gün D&R'a gittim.Hani güzel bir defter beni kendisine çekecek, o güzel sayfaları bana yazma ilhamı verecek ya!Başladım defterlere bakmaya..Gerçekten de çok güzel defterler var.Bir de arkadasına bakalım ne kadar.
Nasıl yani?
Kibrit kutusu kadar defterler 10 küsur,el kadarları 20 küsur,daha büyükleri 30-40 uçuyor.Yuh ya. Ayıp be kardeşim dedim içimden.
O beyaz sayfalar ne yazılacak kadar değerli olabilir?
İsviçrede'ki hesaplarımdaki paralarımı alt alta yazıp toplayacaksam uyar.
Olmadı,buradaki defter fiyatları beni aşıyor.
Remziye bakalım şimdi.
Buralarda da fahiş fiyatlar var. Sonunda dayanamayıp görevliye sordum.Daha uygun fiyatlı defter var mı diye. Niye çekineyim ki , sanki benimlen 'AA yazık , paran mı az yoksa ' diye dalga mı geçeçek?
Bunu düşünürken geçen gün bir arkadaşımın başına gelen bir olayı hatırladım.
Kız bir kuyumcuya girer. O sırada kuyumcuda kendisinden başka bir müşteri daha vardır ve o da kendine bir kaç parça alıyor gibidir.
Kız arkadaşım bir bileziği beğenir fiyatını sorar.
Yanlış hatırlamıyorsam 400 yt gibi bir cevap alır.
Kız o sırada o paraya kıymak istemez.
Bileziğini almayacağını anlayan öbür müşteri benim kıza dönüp' Aa fakir misin yoksa sen , fakiiiiir ' demesin mi?
Kız şokta,kuyumcudaki adam şokta,hikayeyi duyunca ben de şokta haliyle.
Tsssıaahhh gibilerinden gülerek çıkıyor arkadaşım kuyumcudan.
Kadına ne oluyor peki?
Benim 17 ytl'ye bulduğum ortaboy bir deftere hikaye oluyor.
Zenginin parası benim sağ bileğimi yoruyor.
Dip Not: Dedim bir de şık bir kalem alalım. Havalı olur.
77 ytl'ymiş beğendiğim kalem.
Onun yerine bu yazımı arkadaşımdan ödünç aldığım bildiğimiz plastik tükenmez kalemle yazıyorum oluyor bitiyor.

Esin10-3

Yemeğe çıkılınır , eve gelinir , bara gidilir , eve gelinir , kız tavlanır , eve gelinir , tekneyle çıkılır , eve gelinir.Ve duvarlar o günleri sadece izleyerek geçirdi.Sustu ve bekledi , gözlemledi, tanıdı , karakterledi.Eve yeni üyeler gelmişti.1.5 metre boyunda bir akvaryum içinde 4 adet tatlı su köpekbalığı , ve ceşit ceşit renkli balıklar alındı.Durum biraz komikti.Çünkü alınan her minik su balığı köpekbalıkları tarafından hallediyordu.Aradan aylar geçtikten sonra evde durumlar değişmişti artık.O evin artık bir de hanımı vardı.Özlemin eve gelmesi ile her sey değişmişti.Diğer iki üyenin kendi evlerine taşınması ile ev eskisi kadar kalabalik degildi artik.Balıklar bile azalmıştı.Büyüyen köpek balıkları diğer balıkların hepsini yediği gibi içlerinden iki tanesinin de işine bakıp sadece 2 tane kalmışlardı.Evin adeta simgesi haline gelmişti bu balıklar.Ama ev bir şeyi farketmişti.Özlem de az çatlak değildi.Duvarlar farketmişti.Evde ki kalabalık azalsa da bir şekilde evde yeni bir dörtlü oluşmuştu.Evin ilerleyen zamanlarda vazgeçilmeyenlerinden olacak Özlemin arkadaşı , duyguların bile başa çıkamadığı dünya tatlısı centilmen ama bir o kadar da kırılgan , sorunsal ama yakışıklı Nuri.Selin’in Özlemle zaman içinde arasının iyi olmasından dolayı ev artık yeni bir şeye de şahit oluyordu.Bu dörtlü haftata bir kaç kez buluşup şarap eşliğinde duygularını , sırlarını , kirli çamaşırlarını paylaşıyordu.Her türluü varyasyonda bile her şey konuşuluyordu.Selin Alp ÖzlemÖzlem Nuri SelinAlp Nuri ÖzlemAlp Nuri SelinSelin ÖzlemAlp Selin.To be Continued...Geçmiş bölümler arşivde

13 Temmuz 2009 Pazartesi

İstanbul,aşık bir kadın aslında kendisi...

Yaz her zaman neden daha güzeldir
İstanbul çünkü daha güzeldir
Tenin daha güzeldir
Havuza girmek de güzeldir
Havuz başında içki içmek de güzeldir
İnsanların kiyafetlerını atıp yarı çıplak halde kumsalda salınması güzeldir
Isten çıktığın zaman günün hala bitmemiş olduğunu düşünmek güzeldir.
Dışarıda oturmak güzeldir
Kadeh tokuşturmak , çeşmeye kaçmak , adaya çıkmak da güzeldir.
Güneş hele o kadar güzeldir ki afrodizyak etkisi yaratır
Daha evvel fark etmediğin insanları fark edersin
Kış uykusuna yatmış insanlar artık dışardadır.
Herkes ininden çıkar ve birbirleriyle tanışmaya başlar.
Sokaklarda , kafelerde , deniz kenarında , sahil yürüyüşlerinde.
Yaz akşamları yürümek de güzeldir
Boğazın manzarısını artık seyretmiyorsundur.
Içindesindir sen de resmin.
İstanbul boğazı yazları daha güzeldir evet ama ya yaz akşamları..
Şiir gibidir.
Gece oldu mu bir bir yanan renkli ışıkların dansını seyredersin.
O ışıkların denize yansımasını seyredersin.
Sokakta dondurma yersin
Yazin yediğin dondurma kilo yapmaz
Yaz zaten kilo verme mevsimidir.
Bir kaç kilo fazlan mı var
Boşver
Yazın nasılsa verirsin
Karpuz var çünkü , çekirdeklerini makineli tüfek gibi ağzından çıkarmak bile ayrı keyiflidir , her ne kadar ahh be daha az çekirdekli olsa keşke desen bile.
Balkonun varsa , mutlaka bir kaç arkadaşını cağırırsın.
Tekne ile çıkma şansın varsa marmaranın temiz kalmış bölgelerinde denizle dans da edersin.
Zaten bütün yaz dans edersin.
Parası olan olmayan herkes sokaklardadır.
Keyif yapıyordur.
Ya burch beachdedir
Ya da hisardaki çimlik alanda belinde plastik bidon şiseleri ile kendini boğazın sularına atıyordur.
İstanbul , Türkiye'nin kalbinin attığı şehir
Yazın bir başka atıyor
Yazın İstanbul aşık bir kadın gibi kalbi atıyor.
Beni de kendisine aşık ediyor.

Esin10-2

Bu evin özelliği peki sadece fiziksel mi?
Hayır.
Bu evin özelliği spiritual aynı zamanda.
Ayrı bir havası da var.
Bir kere her kim olursanız olun , bu eve gelirseniz asla başka bir yere gitmiş gibi hissetmezsiniz.
Kendinizi bu eve ait hissedersiniz.
O evde bir de yaşayan genç yakışıklı bir adam var.
Gizemli mavi gözleri , kırlaşmış saçları , samimi yapısı ve bilgeliği ile ünlü Alp.
Duvarlar Alp’i tanıyorlar.
Gel zaman git zaman içinde iki kayıp ruh daha kendini bu evde bulurlar.
Biri Alperin seneler senesi arkadaşı , kızları kendine aşık edip üzmekle ünlü , mavi boncukcu Fuat.
Öbürü ise kendini hayatının aşkını bulmaya adamış bu yüzden karşısına çıkan hoşuna giden erkeklere şans vermekten çekinmeyen , hayalperest belki biraz da saf Selin.
Fuat Alp yanına taşınmaya karar verdiğinde o sırada değerli saygıdeğer dostları iş adamı Davud’da o evde kalmaktadır.
Ev bir anda kendini bu üç delikanlının çevresi ile dolu bulmuştu.
Insanların sosyal buluşma noktası haline gelir.

3 Temmuz 2009 Cuma

Kime Konuşuyorum ki Ben ?

- Bazen çok konuşuyorsun biliyorsun değil mi?
- Kes sesini , sen sanki farklısın , neydi bugünkü halin oyle
- Nolmuş halime
- Hemen gittin bloguna gelen yorumları arkadaşlarına yolladın , sırf övgü almak için değil mi bunlar
- Ne alakası var , samimi arkadaşlarım benim onlar tabi ki onlara gönderecem , onlar övmeyecek de kim övecek.
- Ne olur övmezlerse , ya beğenmezlerse , hemen bozulursun di mi , hep başkalarına hep başkalarına.
- Sen kendine bak , sürekli bıdı bıdı yapıyorsun , bir gün güzel bir cümle çıktı mı ağzından , yok çok yiyorsun , yok çok şişkosun , çirkinsin , tembelsin vs , vs. senden bir tatlı söz duymuyoruz diye balkalarına gidiyoruz
- Hiç benim fikrimi merak etmediğin için bana sadece eleştiri kısmı kaldığını düşündüğün oldu mu?
- Ne demek şimdi bu , niye senin fikrini merak etmiyecekmişim.
- Etmiyorsun tabi , halbuki küçükken seninlen ne güzel anlaşırdık , sana prensesler kadar güzel olduğunu söyleyip , seni güllerle donatılmış bahçemde oynatırdım.
- Geçti o günler canım , prenses olduğumuza inandık , prens çıkacak beni kurtaracak dedik , bak üçün birini aldık.
- Benim ne suçum var , sen uçtun , ben sana 1 verdim sen gittin 10 istedin , açgözlüsün açgözlü.
- Ya sana ne demeli , ne yaptıysak beğendiremedik , bir de senin saflığın yüzünden milletten salak damgası yedik.
- Şaşırdın galiba saf olan ben değil sendin hatırlarsan.
- Bu konuyu tartışmayacam daha fazla çünkü ikimizden biri yalan söylüyor ve hangimiz hangimizin yalan soylediğini çok iyi biliyor.
- Peki senin dediğin gibi olsun , her zamanki gibi sorumluluk alma hep başkalarına at.
- Bana diyene kadar sen önce kendine pasifliğine bak , şu yaşıma kadar seni dinledim , oturdum hayatın bana getireceklerini bekledim , ömür gitti ömür.
- O benimlen alakalı değil cicim , senin güzel giyinip güzel yerlere gitme merakından , popüler olucam , diğer kızlardan daha güzel daha sexy olucam diye kafanı başka şeylere calıştırmandan dolayı oldu. Hatırlarsan sana ben hatırlattım bitirmen gereken bir okul var diye.
- Sen hatırlattın ama o okulun parasını da kazanan benim.
- Hiç para deme bana , bugune kadar abuk sabuk şeylere harcadığına yan o paraları. Neymiş , Yargıcıda indirim varmiş , takı alma zamanıymış , neymiş MNG indirime girmiş bir şeyler alınmalıymış , neymiş kızlarla cafede salata yiyecekmiş. İki kırıp dizini önceden gitseydin derslere.
- Oldu canım , sonra da antisosyal- depresif bir şekilde diplamomla evde kedilere bakardım artık.
- Ya ben cok sıkıldım seninlen tartışmaktan , laf anlatılmıyor sana , hemen itiraz ediyorsun. Ne zaman bitecek bu savaş.
- Bilmem , ortadoğuda savaşın bitmesi daha bile mümkün sanırım.
- Ha ha , çok komiksin , gerzek.
- Komiğim biliyorsun , gerzek derken bile gülmeni saklamak için sesin titredi , farketmedim sanma.
- Ok , bunu kabul ederim , beni güldürüyorsun hep.
- Teşekkur ederim. Barış?
- Bi şartla , yazılarını önce bana okutacaksın.
- Söz.

ESIN10 - 1

Dünya’da hırsızlığın dolandırıcılığın ve kötülüğün en yogun olduğu bir zamanda , ülkeler vatan sevgisi ile değil kişisel çikarlar doğrultusunda yönetiliyordu.Genel gidişat Avrupa'nin Karanlik Çağ dönemindeki yobazliğa doğruydu.Ekonomik kriz sebebi ile insanlar mutsuz ve kızgındı.Hergün haberlerde cinnet haberleri , intiharlar , yolsuzluklar , linçler ve hükümetlere karşı gösteriler seyrediliyordu.İşte böyle bir zamanda iyi halli bir semtte , çıkmaz bir sokağin sonunda otoparklı sarı boyalı bir apartman vardı.Ama hikayemizin geçeceği yer burası da değil.Ücüncü kata cıkın.Salonu sarı boyalı , 4 odalı , tuvalet tazik borusu sürekli akan , pinpon masası ve dartı olan bir ev bulacaksiniz.
To Be Continued......

29 Haziran 2009 Pazartesi

Kim Oldum!

Ne yerim oldu , ne yurdum !
Sürüklendim kurak topraklarda ,
Yaşamak için körpe bedenimi sattım göçebe hayatımda
Taşlandım , dövüldüm,iteklendim
Kimse bakmıyorken yüzüme tükürenlerin koynuna girdim
Bir günüm dahi olmadı şu dünyada şevkati gördüğüm
Sırf ekmeğimi bedenimden çıkardığım için

Genç kızlığım inek lakabı ile geçti
Hayatım ders kitapları ve sınavlardan ibaretti
Stajyerlikle adımımı attım iş hayatına
Alt kademe , orta kademe derken
Yükseldim , erkekler dünyasında yönetici oldum
Cadaloz dediler , torpilli dediler ,
Erkekler kendilerinden başarılı kadın sevmezler dediler
Bir seneyi bile bulmadı gönül ilişkilerim
Sırf onlardan iyi olduğum için

Iki kaşının ortasından vurdum amcaoğlunu
Başim dik, ellerim önden kelepçeli
Anlattım hakim amcaya belki dinler hikayemi
17 yaşında vereceklerdi beni kuma
8 çocuklu bir toprak ağasına
Gönlüm başkasında topladım bohçamı
Aile heyetinde imzaladilar ölüm fermanımı
Dedim ben vurmasaydım o vuracaktı
Bugün bu parmaklıklar ardında gökyüzüne hasret
Birinci derece cinayetten 15 sene çekilecek
Sırf sevdiğim için

Gözlerimi bu çıplak beyaz hastane odasında açtım
Silikonlarımda taşıdığım kokainin paketi delinmiş
Tam pasaport kontrolde kendimden geçmişim
Ben Olga , Rusya – İstanbul hattının emektar kuryesi
Birazdan gelecek polislere ifade vermek durumundayım
Anlatsam bir dert anlatmasam bir dert
Sırf parasız olduğum için

Ben onun ne sefil görüntüsüne
Ne saçı sakalı birbirine karışmış yüzüne aşık oldum
Ben onun sevgi dolu gözlerine
Kocaman kalbine aşık oldum
Dediler ki ona sen tanrının oğlusun
Ne işin var böyle bir kadınla
Kurban gitti aşığım pis politik oyunlara
Bana da fahişe lakabı taktılar karalamak adına
Sırf beni çok sevdiği için

17 yaşında girdim yarışmaya
Şampuan güzeli oldum 20 kız arasından
Çekti cipi altıma , serdi gülleri ayaklarıma
Ne anlarım , taşradan gelmişim ,
Buldum kendimi evli bir kalantorun villasinda
Ailem red etti , ailesi beddular okudu,lanetler etti
Sonunda dönüştüm evimin sessiz mahkumuna
Sırf güzel olduğum için


Kendimi bildiğimde olmuştum zaten
Birdik biz ictiğimiz su ayrı gitmedi
Duydum bir yerlerde hikaye yazılmış adımıza
Sözde yılan kandırmış beni girmişim kocamın kanına
Yedirmişim elmayı kovdurmuşum cenetten insani
Lanetler yağmış üstümüze küstürmüsüm tanrıyı
Senelerce yakıldım , taşlandım , ikinci sınıfa mahkum edildim
Ezildim ,aşağılandım , susturuldum,dövüldüm
Sırf kadın olduğum için

Yeri geldi aile adim icin yaşadım
Yeri geldi toplum için
Din kuralları , ahlak kuralları
Etik değerler , statüler
Toplumsal bilinç,kültürel miras derken
Herkesle bir konuştum , herkesle bir inandim
İsmim çıkmadı hiç ağzımdan
Kulaklarım sesimden duymadı hiç adımı
Bakmadım asla aynadaki aksime
Gözlerim görmedi hiç kim olduğumu
Sırf ben hiç var olmadığım için.

26 Haziran 2009 Cuma

ÜLKEYI BEN KURTARIYORUM. NOKTA.

Baktım bu iş bir şekilde yürümüyor,dedim iş başa düştü.
Hemen bir gelişim projesi hazırladım.
Maddeler halinde hazırladım.
Çok da kolaymış aslında.

1. Tarım zengini ülkemizin değerini anlamaya baslayıp , organik gıda işine giriyoruz.
Sacma sapan gıda ithalati yapmak yerine bizim leziz 4 mevsime uygun meyve ve sebzelerimizi uygun fiyata alıp yemeye basliyoruz. Sağlıklı beslenmeye de başladığımız için haliyle daha az hastalanıyoruz , saglik giderleri de azalıyor.
Hormonu hayatımızdan çıkarıyoruz.

2. Mmmmhh. O ladar lezzetli ki bizim tarım ürünlerimiz , bize konan bütün ambargolar kalkıyor , ihracat zengini oluyoruz. Tekstili Çin'e kaptırdık bir kere.

3. Beyin göçünü durduruyoruz , daha evvel gönderdiklerimizi geri alıyoruz , paraya kıyıp Ortadoğu ve Avrupanın en büyük Technoloji ve Bilişim Üniversitesini açıyoruz. Gerekli tüm technolojiyi kendimiz sağlayığ bor madenlerini kullanmaya başlıyoruz.
Yuppiii

4. Doğa harikası yerleri yabancı kuruluşlara satmayı bırakıp küçük yerli işletmelere kiralıyoruz , ve daha cok turist çekiyoruz.Içine yeterince edildi zaten.
Çocuklarım Pamukkale'yi göremiyecek, içim yanıyor.

5. Polise , memura , öğretmene ve doktora zam yapiyoruz İki katına çıkaralım derim ben maaşları.Yeter 3 kuruşa süründükleri.

6. Sex suçlularının bizim ödediğimiz vergilerle hapisanelerde yiyip içip tatil yaptikları de yeter. Ayaklarında prangalarla Anadolunun en ücra köşelerine gidip taş kırıp yol mol yapsınlar.

7. Daha çok okul açılsın , daha çok üniversite açılsın, özelini yapmayı biz de biliriz , devletin yapmasını istiyoruz.

Şimdi aslında liste daha uzun ama kaba taslağı bu şekilde.
Bir önemli konu daha var tabi ki.

Milli Gelir Hasıla aylık raporlarla Cuma günleri saat 8 de her kanalın ana haber bülteninde açıklansın.Bununlan beraber harcamaları da görelim. Gelirlerin ne kadarı maaşlara gitti , ne kadarı harcamalara , ne kadarı borçlara. Iş veren biz değil miyiz? Valla unutmuşuz senelerdir.
Hem maaşları biz verelim hem de kuzu gibi güdülelim.
İyi valla.

Gördüğünüz gibi memleketi kurtarmak kolay , şimdi bir tek geriye kalan 70 milyon insanla konuşup onları da bu yukarıdaki maddelerin uygulanmasını istemeleri için ikna etmem gerekiyor.

-Sevsinler büyümüş de politikaya karışıyor şimdi.
-Kes sesini , blog benim blogum ne istersem yazarım.
-Ne istersen yaz kızım , bana mi gülecekler , sana gülecekler.
-Gülerlerse gülsünler , senin gibi frozen mojito içip moda dergisi okuyarak mı kurtulacak memleket.
-Yok tabi senin ki gibi zihni sinir fikirler üretilerek kurtulacak.Bizim ki kendini Halide Edip Adıvar sandı hee, hem yazıyor, hem memleket aşkıyla yanıyor.
-Zihni sinir mihni sinir , fikir fikri açar , sen dergini okumaya devam et , bak orta sayfada asla sığamıyacağın bir elbise var bilmem kaç bin dolara , otur onu aldığını hayal et!
-Ayıp oluyor ama haa , sen de bana son zamanlarda çok şişko demeye başladın.Millet obez sanacak beni.
- Sen de azıcık destek ol bana , burada ciddi ciddi bir şeylerin bizim için önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
-Uyy kıyamam. Yaz aşkım yaz , bakma bana.Ben genelde başkaları ne düşünecek benim hakkımda korkusuyla hareket ederim.Canın ülkeyi mi kurtarmak istedi.Kurtar anasını satayım.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Iki çift laf




Geçen gün dedim bir görüşelim, bir kendimi tanıtayım hal hatır sorayım, sorduğuma soracağıma pişman etti. Ukala, küçük dünyaları ben yarattım diyen bir tavrı vardı.
-Merhaba
-Selamlar,
-Ben Sevim
-Biliyorum canım, sen de benim kim olduğumu biliyorsundur herhalde
-Biliyor muyum acaba
-Biliyorsun. Biliyorsun da bazen tanımamazlıktan geliyorsun çok kırılıyorum
-Yaa aslında tanımamazlık değil de ne bilim….
-Hadi oradan! Merhaba demeden geçip gittiğin günleri saysam sana
-Ama..
-Sus konuşma!
-EEEEEEE sen de sanki ak sütten çıkma kaşık mısın?
-Pardon?
-Yaa anlamamazlığa gel tabi!Neredesin pardon sana ihtiyacım olduğun zamanlarda?Koy sen kuralları uymamı bekle sonra, sana en ihtiyacım olan anlarda sesin soluğun çıkmasın.Sadece ben mi?Herkese aynını yapıyormuşsun
-Ne alakası var?
-Soruyla zaman mı kazanmaya çalışıyorsun, çok ciddiyim madem o kadar üstünsün ve büyüksün ve her şeyi sen bilirsin sen kontrol edersin niye yardımını istediğimiz zaman ‘aradığınız kişiye ulaşılamıyor cep telefonu kapalı veya kapsama alanı dışındadır’ vari bir ulaşılmazlık durumun var?
-Kızım sen iyi misin ne saçmalıyorsun ne araması ne kapsama alanı her şeyden öte ne kuralı?
-Ne kuralları olacak senin kuralların bilmiyor musun hayatımızın her anında uymamız gereken kuralları..
-Kim demiş ?
-Herkes!
-O zaman sen beni değil, ben hariç herkesi dinliyorsun
-Sen hiçbir zaman konuşmuyorsun benimlen.Ne yapayım seni daha iyi tanıdığını düşünen insanları dinliyorum mecburen
-Haa şu aynı zamanda beni her şeyin üstünde gören insanlar aynı zamanda dediğin sanırsam
-Değil misin ki?
-Birincisi hiçbir zaman öyle bir iddiam olmadı, ikincisi sen de hiçbir zaman susmuyorsun ki beni duyasın
-Nasıl yani sen benimlen konuşmaya çalışıyor da ben mi duymuyorum?

-Tabi ki konuşuyorum! Diğer herkesle de konuşuyorum ama genelde beni dinlemek yerine benim adıma karar alan kendini otorite sanan bazı kişileri dinlemeyi tercih ediyorlar. Ben seninlen hâlbuki hep konuştum, ilk sigaranı yaktığın zaman yakalanacağını ve başının belaya gireceğini de söyledim.O hani kırık not getirip de ailenin karşısına çıkmaktansa karneni değiştirdiğin gün yapma sevim demekten dilimde tüy bitti.Hele o çocuklan, sen bilirsin kim olduğunu sonunun hayırlı olmayacağını söylemedim mi sana?

-E hadi bunları söyledin ve ben seni dinlemedim hayatımda benim dışımda gelişip de bana zararı dokunan olaylarda gelip bir yardım eli uzattın mı?
-Haaa şu olaylar. Hatırlıyorum, hatta benimlen küsmüştün aptal kız! Sana senin elinde olmayan şeyleri yaşasan bile zamana bırak hepsi geçecek demedim mi? Bak bugün kaldı mı hiç birinden eser?
-Yok ya nerede kalmadı? Hepsi iz bıraktı
-Anam sen geçmişe bu kadar bağlı yaşıyorsan benim ne suçum var?
-Senin böyle konuşman biraz prosedür dışı kalmıyor mu?
-Yesinler! Sen kamyoncu ağzıyla sağda solda dolaşırken iyiydi di mi? O kadar dedim sana biraz daha kız gibi ol ama hiç! Sonra tuttun elin adamı sana hatırlatınca dank etti..
-Demek ki yeteri kadar etkili değilmişsin sen de becerememişsin kabul et
-Sen sabaha kadar konuş deli kız size en iyi ilacı verdim, zamanı, yaralarını iyileştirebilecek her türlü imkanı da sağladım, akıl verdim akıl en önemlisi. Kullanma kılavuzu lazım illa ki değil mi köle zihniyetli insanlar sizi. Şaşkınlar sürüsü..Sinirlendim bak gene ama yoook sen iyi ve doğruyu git hep başkalarının onayı ile ayırt et, illa yazılı kural olması lazım, illa birinin size parmağını sallaması lazım .
-Tamam yahu sinirlenme
-Bozmayın kafamı benim dağıtırım
-Bilirim dağıtırsın bir tufan yollarsın siler süpürürsün her şeyi
-Ya kim uyduruyor böyle şeyleri, sonra da adamın birine gidicem, gemi inşa et her canlıdan çifter topla tufan sonrası çiftleş yeniden çoğal diyecem değil mi?
- Nasıl yani öyle olmadı mı?
-Haaa öyle oldu tabi ya, yalnız bizim gemicik dinazorlara küçük geldi de. Alamadık o yüzden soyu tükendi yavrucağın. De get!Bana aptal aptal şeylerle gelme. Adam gibi sohbet edeceksen gel.
-Müşteri memnuniyeti diye bir şey duymadın herhalde sen? İki çift laf edicez diye oturduk şuraya dövmekten beter ettin.
-Valla onu bunu bilmem iki saattir burada kendi kendine konuşan ben değilim canım
-………

Resmen dilim tutuldu. Bir havalar, bir adam sendecilikler, ben Sevimsem bir sonraki konuşmamıza hazırlıklı gelicem. Bakalım bir daha böyle lafları ağzıma tıkıyor musun?
Ukala sende.





22 Haziran 2009 Pazartesi

Anlar ,Yaşananlar ve Konuşulamayanlar

Birini sevmek onun ne yaptığını merak etmektir.
Ama her zaman değil.
Bir ara hayatını yaşarken bir anlığına durmak ,
Ve onun o sırada ne yaptığını merak ediyor olmak.
Ve sonra tekrar kaldığın yerden devam etmek.
Bunun başka adları da var,unutamamak karşılıksız aşk dusunecek yeni birisini bulamamak , sapkinlik , kafaya takmak ....
Bir de bunların hic olmadığı anlar var.
Saf sen.
Yalnız olmak var ..
Biriyle olmak var ..
Biriyle olmakken başkasını istemek de var ..
Biriyleyken onu daha çok sevmek var. .
Daha da az sevmek var..
Daha az seviyorsan en kotu ,
Sıkılırsın !
Of sıkılınca da başından atmak istersin ,
Atamazsın da ??
Yapısır !!
O sıkıldığın dönem 1 hafta mı 2 hafta mı ?
En kötü ..
Söylesen aslinda “beni bir kaç gün yalnız bırak" .....
Düşünmeyi birakıyorum , yazmayi da
Çünkü ,
Çalan şarkı beni kandırmaya basladı .
Santana Evil Ways;
Bırak her şeyi sadece dinle su an .
Şarkının ritmini dinle ..
Low Rider’a geçiş yapsın simdi.
Anlatabilsem , birazcık anlasam müzikten ,
Teker teker çıkan ritimlerin sırasıyla hangi enstrumana ait olduğunu bir anlatabilsem ,
İki dakikalığına onu da birak .
Bu kez yanındakiyle iki saniye flirt et madem flirt etme imkanı ayağına kadar gelmiş !
Sonra onu da kendi halinde bırak .
Ve muziğe dön .
İçinde bir seyleri kıpırdatıyor , gıdıklıyor,kelebekler harekete başlıyor.
Bayanlar baylar;
Şu an her ne yapıyorsanız bırakın !
Ve Iphone daki Echelon programını acın.
Gunther Geiger diye biri tarafından programlanmış ;,
Cok hassas bir mikrofonu var kulakligin ucunda
Ve etraftaki en küçük sesleri(nefes alip verisleri de dahil) alıp onları en az 25 kez döndürüyor.
Her eklenen yeni seste eski sesle beraber aynı anda hepsi dönmeye başlıyor.
Kulaklarından cıkardığın anda ,
Dünyaya geri donuyorsun .
Burada Put your lights On baslamis.
Alıyor seni götürüyor.
Karşımda aşık bir adam oturuyor.
Karşısında eğlenen arkadaşlarını seyredip gülmeye çalışıyor
Yalnız hissediyor ama kendini
Yalnız yalnız yalnız yalnız
Hissettiklerini söylemek istediği kadın karşısında yok.
Uzülme küçük dev adam
Geçici hisler bunlar , hiç bir zaman sonsuza dek sürmez ,
Sürdüğü sürece de bırak aksin
Belki içinden bir seyleri çıkarır beraberinde senin de daha evvel farkedemediğin.
Veee arkadaşı artık dikkatini çekti.
O kadar eğlendi ki kulağında Iphone ile
O da ne yaptığını merak etti
Ve ben de merak ediyorum ne yapıyorlar.
Soruyorum
Çok komikler
Souper Troper dinleyip kulaklarında küçük kızlar gibi dans ediyorlar.
Eşek kadar adamlar
Ben de dans etmeliyim
Görüşürüz….

19 Haziran 2009 Cuma

Ehliyetsizlik mi? Hiç bulaşmamak mı?

Şimdi bir kadın olarak aşağıda yazdıklarıma ben bile inanamıyorum ama yazmam gerekiyor.
Konuya direct giriyorum , kendi içinde daha sonra tartışırım.
Neyse işin aslı , yolda ne zaman trafiği tikayan biri görsek hep şunu duyarız “ kesin kadındır “. Acı olanı , gerçekten de kadın çıkıyor.
Artık ben de demeye başladım.
Orada bir parazit mi var.
Haaa kesin kadındır.
Bir bakıyorum kesin kadın.
O sırada ben de taksideyim , bir de şöför amcaya böbürlene böbürlene söylüyorum.
O da gülüyor , ben bayanım ya , bir cinsiyetdaşıma nasıl böyle acımasız olabiliyorum , görünümde modern.Nasıl feminist ayaklarına yatmıyorum.
O da diyor valla siz de söylediniz ya oh be diyor , kadınların çoğu araba kullanmayı bilmiyor diyor.
Sonra ikimiz de ekliyoruz , tabi ki istisnalar kaydayi bozmaz.
Ben de üste çıkmak için diyorum ki , benim en iyi olduğum yer yolcu koltuğu.
ben araba kullanmam , oyle bir gen yok bende.
Ehliyet almaya bile zahmet etmedim.
Bir kaç kez araba kullandım tabi , ama yok. Bana göre değil , ben o arabaya geçersem Istanbul trafiğinin yarisi arkamdan “Kesin kadındır “diyecek.
Adam da onaylıyor beni , keşke herkes sizin gibi düşünse.
Tabi onaylayacak , resmen onaylasın diye konuşmuşum.
Ehliyetsizliğime destek verecek birini daha toparlamışım.
Senelerdir erteliyorum , nasılsa kullanmayacağım , ne gerek var diye.
Ama zararı da olmaz değil mi?
Ya acil bir durum cikarsa , ya arabayi kullanan arkadaşın o akşam şansa cok içmişse ve senin kullanman gerekiyorsa?
Ya arabayı bir yere park edip gittiğinde sen içindeyken arabayı çekmen gereken bir durum olusursa?
Ayıp Sevim ayıp.
Bir de ayıbını örtmek icin nasılsa kadınlar kötü kullanıyor diyorsun ya.
Daha da ayıp
Hiç yakıştıramadım benim gibi bir modern zaman feministine.
Ama geç olsun güç olmasın.
30 olmadan evvel yapılacaklar listesine bu da ekleniyor.
Ehliyet almak….

Samiye Cahid Morkaya: Turkiye'nin ilk kadin rallicisi.
Ilk yarışması 1930 yılındaydı , ve ilk 1932 yılındaki karma yarışmasında bir çok erkeği geçerek birinci olmuştu.
1972 yılında vefat etti , ve son günlerine kadar araba kullanmaya devam etmiş.
Güzel araba kullanan bayan arkadaşlarima sevgilerimle...

16 Haziran 2009 Salı

DENIZIN DIBI MI UZAYIN DERINLIKLERI MI

Bu haftasonu Cesme’ye kactim. Sadece 1 gece kaldik.Araba yolculugu , deniz,kum,gunes biraz da alkol derken Cumartesi aksami kendimi otel odasina belgesel seyrederken buldum.
Aslinda durust olmak lazim , benim cikmaya enerjim vardi ama geri kalan 3 arkadasim yorgunluktan bayginlik gecirecekti.
Yani sizin anlayacaginiz Cesme'ye gidip kaldigi sadece bir gecede de tek basina belgesel seyreden ilk insan oldum.
Ama cok da sikayet edemem.
Cunku seyrettegim belgeselin konusu derin deniz yaratiklariydi.
Inanilmaz bir olay.
Dunyada bir yerlerde yasayan, hayatim boyunca hic gormedigim canli turlerini bir arada gosteren bir belgeseldi.
Denizin derinliklerinde uzaydan evvel kesfedilmeyi bekleyen seyler var.
Su ana kadar kesfedilenlerden buyuleyici olanlari sizinle paylasmak istiyorum.
Umarim abarttigim kadar etkileyicidir.
Cunku bugune kadar bilimkurgu filmlerinde gecen uzaylilardan , yaratiklardan cok daha etkileyici.
Ilk yaratigimiz ile baslayalim.
1.
Derin denizlerde isik problemi oldugundan bazi canlilarin isiklari kendi pigmentlerinde gizlidir.
Bir disco topunu andirmiyor mu ?






2/
Simdi gordugunuz oldukca cirkin balik ejderbaliklari familyasindan.
Hairy angler diye geciyor , yani killi bir sey. O kil diye gorduklerimiz aslinda anteni , kendisi yarim metre uzunlugunda olup antenleri sayesinde etrafindan gecen zavalli yemleri farkedip mideye goturuyor.

Yuzerken karsimiza cikmasini istemeyeceginiz bir turden.

Dusunsenize benim boyum 1.58 , bu hayvan neredeyse benim kadar.




3\
Iste derin deniz olta baligi karisinizda karanliklari aydinlatiyor.
Kafasindaki anten , ucundaki de ampulu.
Biz dunyanin vergilerini odiyelim elektrik icin ,bunlar kafalarinda hazir gezsin.
BIR FIKRIM GELDI gibi gezmiyor mu ?


Isigin kaynaginida acikliyayim , o top gibi organdaki bakteriler sagliyormus.
Sinekler nasil isiga ucar , bazi sazanlarda bu isiga atliyormus , dolayisiyla bu minis sevimli seyinde agzina.

4\ simdi biraz daha kucuk bir mucizeye tanik oluyoruz.
Bu kucuk kirmizi sevimli karides , gozumun onunde ( televizyonda) kendisine saldiracak baligin onunde daireler cizerek isik demetleri yapip avci baligi o yone cekip gozlerini kamastirip, kendisi vinlayip kacmaktadir.
KOS KUCUK KARIDES KOSSS.
Kucuk kurnaz karides ayni zamanda kendi avcisina talip olacak avcilarada yerini haber veriyor.




4\ Jumbo diye kulaklari ile ucan fil vardi bildiniz mi.
Bu da onun ahtapot versiyorunu. DUMBO....
Gercekten kulaklarini kullaniyor suyun derinliklerinde ilerlemek icin. Cok sevimli degil mi? Anladigim kadari ile pek bir numaralari yok.



Evet sayin okuyucular , bir programimizin sonuna daha geldik.
Sizinle pek yakinda tekrar gorusmek dilegiyle.
Esenle kalin.
Balik yiyin. Yedirin.













9 Haziran 2009 Salı

EVRIM TEORISI

Bir masal var.
Evren dunya ve canlilarin olusumu:
Evrenin yasi yaklasik 15 milyar deniliyor.
Gercekten ama gercekten bunu nereden biliyoruz , cok merak ediyorum.
Evren saf enerjiden olusan kucuk yogun bir kutleden meydana gelmis
Sonra madde olusmus
Bu nokta buyumus , bu olaya big bang yani buyuk patlama denilmistir.
Big bang gercek bir patlama degilmis aslinda daha cok hizla sisen enerji ve uzaydan olusan bir balona benzetilebilirmis.
En cok Kabul goren teoriymis
En cok kabul goren mi?
O zaman bilim adamlari bu adem babayla Havva anayi niye bu kadar disladilar? O da bir olasilik , degil mi?
Once tek hucreliler olusmus.
Daha sonra cok hucreliler meydana gelmis. Yaklasik 1.7 milyar once ciktigi tahmin ediliyor.
Cambrien denen zamanda ise karmasik hucreli canlilarin cesitliliginde artis gorulmus.
Omurgalilar da dahil , bunun da nedeni aciklanamiyormus.
Dinazorlar 230 milyon yil onceymis
Tum kitalar bir aradaymis , daha sonra kitalarin ayrilmasiyla cevresel cesitlilik ortaya cikmis.
Donemin sonunda dunyaya dusen bir meteor yuzunden iklimsel degismeden dinazorlar yok olmus.
Dinazorlardan sonra memeliler de artmis.
Primatlar en cok insana en cok benzeyen ilk cikan memelilerdenmis.



Yaklasik 55 milyon yil once ortaya cikmislar.
Daha sonra bulunan fosillere gore bu primatlar git gide daha insan formunu almislar.
Ayakta durmaya baslamislar , ve elleri serbest kalmis.
Daha uzagi gormeye baslamislar , ve beyinleri de buyumeye baslamis.
Simdi gelelim gunumuze.
Aradan 55 milyon yil gecti , ve insanoglunun gelisimi; binalar cikti , arabalar , ucaklar yapildi , cep telefonu yapildi , uzaya gidildi , dunyanin bir ucundan diger ucuna iletisim saglandi , daha az yuruyerek ve efor sarf ederek daha kisa zamanda daha cok is yapmayi ogrendi. Oturdugu yerden.

Guzel mi?
Evet guzel?

Peki baska neler yapti? Kaynaklari tuketmeye gitti. Dunyanin bir kosesi acliktan kivrinirken diger kosesi sagolsun kaynak tuketiminden 200 kiloya ulasti.
Gruplasti , dinlesti , yeri geldi tarikatlasti , tarihteki ilk olaylara bir kardesin digerini oldurmesini yazarak , kardes kardesi oldurebilir ideolojisini yerlestirdi.
Cevreyi kirletti , ozonu deldi , denizi kirletti , bazi turleri yok olmaya mahkum etti.
Dinlere , dillere , irklara , renklere bolundu , bazi gruplar tamamen tarihten silindi , digerleri git gide buyudu , bir de eline guc asasini aldi.

Bence su ana kadar cikan butun teorileri yalan. Masal. Hikaye.

Biz bence o filmlerde seyrettigimiz dunyayi istila etmeye gelen uzaylilardan baska bir sey degiliz. Uzay gemimiz bozuldu , dunyaya dustu , arada dinazorlari yok ettik. Kitalari bolduk. Sonra bi baktik , burasi guzelmis, takilinir.
Yerlestik , keyfi biraz piramit yaptik , bir kac eski gezegenimize ait kulturel yapilari tasidik.
Cekirgeler gibi uredik , tukettik , ve bir kac yuzyila baska bir gezegene gidip oraya da yayilicagiz buradaki kaynaklar sifirlaninca.
Tabi ortama uyum saglayana kadar , neyin ne oldugunu anlayana kadar gene bir tarih yazilacak , gene kim oldugumuzu bilmeyecegiz, Gene bir suru masallar anlatilacak , yok Nuhun gemisi , yok big bang.
Masallari dinleyip gene uyumaya gidecegiz.

Yanlis sorularla yanlis cevaplara yonledirilip asil olayi kaciriyoruz.


Bu da benim teorim.
Aksi ispatlanana kadar dogrudur.

SEVIMCAHI TEORISI…..

5 Haziran 2009 Cuma

ETEGINE SAHIP CIKMAK


Sevgili bayanlar,
Biliyorsunuz yaz geliyor , haliyle hepimiz dolabimizdaki cicekli bocekli desenli tiril tiril elbiseleri ve etekleri cikariyoruz.
Corap giymeden bacaklarimizi ve ayaklarimizi ozgurce salip; isimize , gezmelere gidiyoruz.
Ama keyfimizi kaciran seyler olmuyor da degil.
Ornek vermek gerekirse , ben akatlarda calisiyorum , ve gecen sene sigara molasi icin bahceye indim. Malumunuz artik kapali mekanlarda sigara icmek yasak. ( bu arada sigara sagliga zararlidir ) Bir is arkadasimla sohpet ederkene ( zatali erkek olur) aniden cikan bir ruzgar fosforlu sari donumu kendisiyle karsi karsiya birakmak durumuna getirecekken ellerimle bacaklarimin onunde etegimi bitistirdim.
Haliyle noldu ; arkam ana caddeye donuk oldugundan sari tangali popom Akatlar halki ile yakindan tanismis oldu.
Simdi yuzumu gormedikleri icin bir problem yok , ama bunun bir de yuzumuzun gozuktugu durumlar da olmuyor degil.
O yuzden bazi onlemler almaliyiz.
Oncelikle yazin 40 derecesinde bile ruzgar cikan yerleri tespit etmeliyiz , ki benim su ana kadar tespit ettigim bolgeler
1 . Akatlar
2. Esentepe
3. Kanyon
„Bu liste eminim daha da uzundur o yuzden sizlerden de kadin dayanismasi icin bu bolgelerin adlarini bekliyorum“
Simdi gelelim ikinci Step’e.
Buralara gidecez diye etek giyme zevkimizden mahrum mu olacagiz? HAAAYIR.

O zaman ne yapacagiz , donumuzu ona gore sececegiz. Bayanlarin rahatligi icin cok guzel , gayet feminen don sortlar icat edildi biliyorsunuz(kesin japonlar icat etmistir) , dantel ve tanga gibi donlar giyip kendimizi en ince detayimiza kadar afise etmektense en azindan sadece donu gozukmus Ayten olalim.
Ikinci bir opsiyonsa omuzdan capraz takilan uzun bir canta secip etegimizin bir tarafina agirlik verecegiz , boylelikle kontrol etmemiz gereken acilar daha da azalacak.
Son olarak yapabilecegimiz sey ise , eger eteklerimizde cok desen yok ise , evde sagda solda buldugumuz broslari takistirip ruzgarin etegimizi kaldirmasina engel olabiliriz.
Biraz abzurd bir goruntu olabilir , ama uygun bir etek ve uygun broslarla yeni bir akim baslatabiliriz.
Ben sahsen bu fikrimin Zihni Sinir Fikirler tarafindan odullendirilmesini beklerim.
Ilk defa Japonlardan evvel bir fikir urettim.
Sevgili hanimlar , size bol etekli ve elbiseli iyi bir yazlar dileyip , eteginize sahip cikmanizi bilgilendiririm.

For Your Info
Best Regards
Sevim

4 Haziran 2009 Perşembe

HAPPY BIRTHDAY

Bugun 29 oluyorum , ve hayatimla ilgili ufak bir muhasebe yapmak istedim. Yeni yas yeni kararlar yeni hedefler olmali ya. Sonra icimden bir ses ; bosversene alacak da verecek de cok birikmis , hesap kitapla altindan kalkamazsin dedi.
Ve eski dogumgunlerimi nasil gecirdigimi hatirlamaya basladim, haliyle cocukluguma kadar indim.
Sonra cocuk olmanin nasil bir sey oldugunu hatirlamaya basladim.
Ve hatirladiklarimi bir liste yapmaya karar verdim.
1.Cocukken asla gecmisimizi tasimayiz , dunyada bulundugumuz gun sayisiylada alakali gerci biliyorum ama sirtimizda gecmisin yukleri , travmalari , agirligi yoktur.
Cocukken gelecek kaygisi da yoktur , tunel diye bir kavramimizda yoktur , ( hani hep deriz ya tunelin sonunda isik var yok )
2.Herkesle arkadas olabiliriz , niye bizi yabancilarla sakin konusma diye uyarirlardi , cunku herkesle ama herkesle konusulabilir.Eger bir kisi hosumuza gitmiyorsa ,acik acik onunlan gorusmek istemedigimizi ve neden istemedigimizi soyleriz. Tipini sevmediysek , oyuncaklarini sevmediysek , sacini sevmediysek direct soyleriz , durust oluruz , politika bilmeyiz. Derler ya cocuklar acimasizdir , cocuktan al haberi.
3.Dedikodu yapmayiz , biri sinirimize dokunursa once gidip bir guzel sacini cekeriz ,tekme bile atariz, misketlerini firlatiriz , sonra kuseriz,oyunlarimiza almayiz. Herhangi bir planlama oyun veya duzmece olmadan araya insanlar sokulmadan bir gun bir bakmisiz gene barismisiz ve oyun oynuyoruz.
4.Prada , Louis Vuitton , Gucci hayatimizda yoktur , kuafor , agda , manikur pedikur de yoktur.
5.Yasadigimiz o ani dusunuruz ,ornegin bir agac ciziyorsak o sirada kafamizda kredi kartlari , ay sonu , tel faturasi , aramayan sevgili , hesap soran bir mudur yoktur , agac ciziyorsak bizim icin en onemli sey o sirada birazdan elimize alacagimiz yesilin tonudur , cunku yapraklari boyamaya basliyacaz.
Demek ki neymis , biz belki su an bir cocuktan daha bilgili daha tecrubeliyiz , hatta daha sosyaliz , hatta cocuklugumuzdan daha iyi gozukuyoruz , ama o kadar cool degiliz.
Bilge bir dostum demisti ki 13-15 yas arasi ilk ergenligimizi , 27-29 yas arasi ikinci ergenligimizi gecirirmisiz.
Ben demek ki boyle bir donemden geciyorum , ve ergenlik zamanlari insanlar cekilmez , kafa karistirici , sinirli olup , abzurd seyler yapabilir. Tabi ki bunlari yaparken yasin getirdigi tecrube ile kendimizi daha fazla sorgulayarak yapariz , ben kimim , nereye gidiyorum , neler oluyor , bu tunel nereye kadar gidiyor gibi.
Ama ben cok sansliyim cunku cocuk Sevim sagolsun bugunlere bir cok arkadas getirdi yaninda.
Bugun ben 29 oluyorum.. ve hayatimda tesekkur etmem gereken bir cok sey oldugunu fark ediyorum.
Oncelikle bu dunyada bulunmami saglayan anneme – babama
Son 5 senedir saclarini yolmayi istemekten cok yanimda durmasindan keyif aldigim minik bitime ,
Bu blogu acmami soyleyen arkadasima , ( ayni zamanda evlilik yildonumuz kutlu olsun degerlim) , gectigimiz Cuma bana ne kadar degerli oldugumu tekrar tekrar hatirlatmayi kendine gorev edinen hayatimin onemli kadinina , SISLEY’e , kiz arkadaslarima , ESIN10 ‘a , eski asklarima , gelecek asklarima , hedeflerimi sorgulatan yol gostericime , kustuklerime , sevdiklerime ,tanidiklarima , tanistiklarima , tanisacaklarima, etrafimdaki herkese tesekkurler.
Bugun 29 oluyorum ve hala varsiniz , bu bugune kadar aldigim en guzel hediye.
En cok da sana tesekkur ediyorum..