28 Temmuz 2009 Salı

Kelebekler Vadisi...ilk izlenimler

Çarşamba günü; ofisteki işleri toparlama,devretme..check
Kızsal tatil öncesi kuafor işlerini halletme...check
Tatil alışverişi;şampuan,krem,araba yolculuğu için abur cubur...check
Araba yolculuğu için MP3 cdler..check
Çantam...check ( kesin bir şey unuttum kesinnnn)
...
Şu an saat 05:30 , yaklaşık 2 saattir yoldayız,ben bayan baykuş asla araba yolculuğunda uyumayan,kulağında ipod yoldaki enteresan tabelalara bakıp ilerlerken...zzzzzz..
Kalemimi tekrar elime aldığımda artık kelebeklerdeyiz.
O medeniyet dediğin tek dişli canavar var ya, buraya gelmemiş.
Bir bungalov kiraladık. 5 metrekare ya var ya yok.
3 kişi kalacaz , tualet yok , klima yok , elektrik yok.
Sadece başını sokacak bir yer.
Bana burası klostrofobi yapacak.
Benim iki korkum vardır , biri karanlıktır ki burada saat 9 dan sonra olan şey odur.
Öbürü de yılan. Ve bungalova giden yolda 20 cmlik bir tane bebek yilan gördüm kriz koptu.
Ben burada uyumam!!
Tatil aynen böyle başladı.
Ama devamı ise bambaşka bir hal aldı.
Bir kere çok enteresan veya renkli insanlarla tanıştım.
Oncelikle
Ercan; Kendisine bir ayar çekip 29 yaşında Avustralya'da emekli olmuş.Ayda 1400 usd maaş. Tek yaptığı 6 ay kelebekler vadisi,6 ay ise Hindistan,Endonezya. Gül gibi geçinip gidiyormuş.Kadınlarla olan ilişkisi ise ya eski sevgililerinin ziyaretleri veya yeni tanıştığı hatunlar.Başka bir bağı yok.
Deli; Aslında kendisinin adı Murat. Bir saksafoncu , iyi bir muzisyen ,aynı zaman da ise bir alkolik.10 metre öteden bira kokusunu alabilirsiniz.Sortunun poposunda ise bir delik var ve beyfendi değiştirme ihtiyacı duymuyor.Açıkçası ben ondan korkuyorum.Umarım yanıma yaklaşmaz diye de dua ediyorum.
veee BamBam; Yerim ben onu.22 yaşında dünya güzeli enerjik neşe kaynağı bir kız. Bir ara dedim ki ona kafana kemik takıp sana BamBam demek istiyorum. ( Çakıl doğrusu ama benim adıma BamBam geldi) Meğer seneler evvel abisine beyzbol sopası ile saldırıp BAMBAM diye bağırındığı için abisi de ona BAMBAM demis. Bir de dünya güzeli , değil sadece erkekler , kadınlar bile gözlerini alamıyor ondan. Işık saçıyor kız. Sahildeki köpekler bile peşine takıldı.İnanılır şey değil.
Sude; Orada takılan bir karı kocanın 2.5 yaşındaki tatlı kızları.Sarışın ama oradaki güneşe maruz kalmaktan sütlü kahve rengini almış.Sürekli cıbıl takılıyor ve sürekli denizde. Küçük balık seni.
Yakışıklı Barmen; Sürekli bardak kırıyor ve BAMBAM'a hayran hayran bakıyor.
Hamağımı çalan ukala gerzek kız; Olacak şey değil. Abicim hamakta keyifli keyifli kitap okuyorum.Bir içki almaya gittim. Arada barda biri ney çalıyor.Çılgın bunlar...Neyse bir döndüm , kızın biri benim çantamı yere koymuş,hamağa uzanmış kitap okuyor.Dik dik baktım,"aa çantan orada bak "dedi ve okumaya devam etti. Tokatlarım seni bak dedim akıllı ol!... İçimden...
Evet bunlar ilk yaşananlar.
Bir de sonrası var.
Ahhhhh.
Nasıl döndüm ben buraya.

21 Temmuz 2009 Salı

yazıyorum gene... fakir misin yoksa sen?



Uzun zamandır yazmamanın verdiği vicdan azabi ile geçen gün D&R'a gittim.Hani güzel bir defter beni kendisine çekecek, o güzel sayfaları bana yazma ilhamı verecek ya!Başladım defterlere bakmaya..Gerçekten de çok güzel defterler var.Bir de arkadasına bakalım ne kadar.
Nasıl yani?
Kibrit kutusu kadar defterler 10 küsur,el kadarları 20 küsur,daha büyükleri 30-40 uçuyor.Yuh ya. Ayıp be kardeşim dedim içimden.
O beyaz sayfalar ne yazılacak kadar değerli olabilir?
İsviçrede'ki hesaplarımdaki paralarımı alt alta yazıp toplayacaksam uyar.
Olmadı,buradaki defter fiyatları beni aşıyor.
Remziye bakalım şimdi.
Buralarda da fahiş fiyatlar var. Sonunda dayanamayıp görevliye sordum.Daha uygun fiyatlı defter var mı diye. Niye çekineyim ki , sanki benimlen 'AA yazık , paran mı az yoksa ' diye dalga mı geçeçek?
Bunu düşünürken geçen gün bir arkadaşımın başına gelen bir olayı hatırladım.
Kız bir kuyumcuya girer. O sırada kuyumcuda kendisinden başka bir müşteri daha vardır ve o da kendine bir kaç parça alıyor gibidir.
Kız arkadaşım bir bileziği beğenir fiyatını sorar.
Yanlış hatırlamıyorsam 400 yt gibi bir cevap alır.
Kız o sırada o paraya kıymak istemez.
Bileziğini almayacağını anlayan öbür müşteri benim kıza dönüp' Aa fakir misin yoksa sen , fakiiiiir ' demesin mi?
Kız şokta,kuyumcudaki adam şokta,hikayeyi duyunca ben de şokta haliyle.
Tsssıaahhh gibilerinden gülerek çıkıyor arkadaşım kuyumcudan.
Kadına ne oluyor peki?
Benim 17 ytl'ye bulduğum ortaboy bir deftere hikaye oluyor.
Zenginin parası benim sağ bileğimi yoruyor.
Dip Not: Dedim bir de şık bir kalem alalım. Havalı olur.
77 ytl'ymiş beğendiğim kalem.
Onun yerine bu yazımı arkadaşımdan ödünç aldığım bildiğimiz plastik tükenmez kalemle yazıyorum oluyor bitiyor.

Esin10-3

Yemeğe çıkılınır , eve gelinir , bara gidilir , eve gelinir , kız tavlanır , eve gelinir , tekneyle çıkılır , eve gelinir.Ve duvarlar o günleri sadece izleyerek geçirdi.Sustu ve bekledi , gözlemledi, tanıdı , karakterledi.Eve yeni üyeler gelmişti.1.5 metre boyunda bir akvaryum içinde 4 adet tatlı su köpekbalığı , ve ceşit ceşit renkli balıklar alındı.Durum biraz komikti.Çünkü alınan her minik su balığı köpekbalıkları tarafından hallediyordu.Aradan aylar geçtikten sonra evde durumlar değişmişti artık.O evin artık bir de hanımı vardı.Özlemin eve gelmesi ile her sey değişmişti.Diğer iki üyenin kendi evlerine taşınması ile ev eskisi kadar kalabalik degildi artik.Balıklar bile azalmıştı.Büyüyen köpek balıkları diğer balıkların hepsini yediği gibi içlerinden iki tanesinin de işine bakıp sadece 2 tane kalmışlardı.Evin adeta simgesi haline gelmişti bu balıklar.Ama ev bir şeyi farketmişti.Özlem de az çatlak değildi.Duvarlar farketmişti.Evde ki kalabalık azalsa da bir şekilde evde yeni bir dörtlü oluşmuştu.Evin ilerleyen zamanlarda vazgeçilmeyenlerinden olacak Özlemin arkadaşı , duyguların bile başa çıkamadığı dünya tatlısı centilmen ama bir o kadar da kırılgan , sorunsal ama yakışıklı Nuri.Selin’in Özlemle zaman içinde arasının iyi olmasından dolayı ev artık yeni bir şeye de şahit oluyordu.Bu dörtlü haftata bir kaç kez buluşup şarap eşliğinde duygularını , sırlarını , kirli çamaşırlarını paylaşıyordu.Her türluü varyasyonda bile her şey konuşuluyordu.Selin Alp ÖzlemÖzlem Nuri SelinAlp Nuri ÖzlemAlp Nuri SelinSelin ÖzlemAlp Selin.To be Continued...Geçmiş bölümler arşivde

13 Temmuz 2009 Pazartesi

İstanbul,aşık bir kadın aslında kendisi...

Yaz her zaman neden daha güzeldir
İstanbul çünkü daha güzeldir
Tenin daha güzeldir
Havuza girmek de güzeldir
Havuz başında içki içmek de güzeldir
İnsanların kiyafetlerını atıp yarı çıplak halde kumsalda salınması güzeldir
Isten çıktığın zaman günün hala bitmemiş olduğunu düşünmek güzeldir.
Dışarıda oturmak güzeldir
Kadeh tokuşturmak , çeşmeye kaçmak , adaya çıkmak da güzeldir.
Güneş hele o kadar güzeldir ki afrodizyak etkisi yaratır
Daha evvel fark etmediğin insanları fark edersin
Kış uykusuna yatmış insanlar artık dışardadır.
Herkes ininden çıkar ve birbirleriyle tanışmaya başlar.
Sokaklarda , kafelerde , deniz kenarında , sahil yürüyüşlerinde.
Yaz akşamları yürümek de güzeldir
Boğazın manzarısını artık seyretmiyorsundur.
Içindesindir sen de resmin.
İstanbul boğazı yazları daha güzeldir evet ama ya yaz akşamları..
Şiir gibidir.
Gece oldu mu bir bir yanan renkli ışıkların dansını seyredersin.
O ışıkların denize yansımasını seyredersin.
Sokakta dondurma yersin
Yazin yediğin dondurma kilo yapmaz
Yaz zaten kilo verme mevsimidir.
Bir kaç kilo fazlan mı var
Boşver
Yazın nasılsa verirsin
Karpuz var çünkü , çekirdeklerini makineli tüfek gibi ağzından çıkarmak bile ayrı keyiflidir , her ne kadar ahh be daha az çekirdekli olsa keşke desen bile.
Balkonun varsa , mutlaka bir kaç arkadaşını cağırırsın.
Tekne ile çıkma şansın varsa marmaranın temiz kalmış bölgelerinde denizle dans da edersin.
Zaten bütün yaz dans edersin.
Parası olan olmayan herkes sokaklardadır.
Keyif yapıyordur.
Ya burch beachdedir
Ya da hisardaki çimlik alanda belinde plastik bidon şiseleri ile kendini boğazın sularına atıyordur.
İstanbul , Türkiye'nin kalbinin attığı şehir
Yazın bir başka atıyor
Yazın İstanbul aşık bir kadın gibi kalbi atıyor.
Beni de kendisine aşık ediyor.

Esin10-2

Bu evin özelliği peki sadece fiziksel mi?
Hayır.
Bu evin özelliği spiritual aynı zamanda.
Ayrı bir havası da var.
Bir kere her kim olursanız olun , bu eve gelirseniz asla başka bir yere gitmiş gibi hissetmezsiniz.
Kendinizi bu eve ait hissedersiniz.
O evde bir de yaşayan genç yakışıklı bir adam var.
Gizemli mavi gözleri , kırlaşmış saçları , samimi yapısı ve bilgeliği ile ünlü Alp.
Duvarlar Alp’i tanıyorlar.
Gel zaman git zaman içinde iki kayıp ruh daha kendini bu evde bulurlar.
Biri Alperin seneler senesi arkadaşı , kızları kendine aşık edip üzmekle ünlü , mavi boncukcu Fuat.
Öbürü ise kendini hayatının aşkını bulmaya adamış bu yüzden karşısına çıkan hoşuna giden erkeklere şans vermekten çekinmeyen , hayalperest belki biraz da saf Selin.
Fuat Alp yanına taşınmaya karar verdiğinde o sırada değerli saygıdeğer dostları iş adamı Davud’da o evde kalmaktadır.
Ev bir anda kendini bu üç delikanlının çevresi ile dolu bulmuştu.
Insanların sosyal buluşma noktası haline gelir.

3 Temmuz 2009 Cuma

Kime Konuşuyorum ki Ben ?

- Bazen çok konuşuyorsun biliyorsun değil mi?
- Kes sesini , sen sanki farklısın , neydi bugünkü halin oyle
- Nolmuş halime
- Hemen gittin bloguna gelen yorumları arkadaşlarına yolladın , sırf övgü almak için değil mi bunlar
- Ne alakası var , samimi arkadaşlarım benim onlar tabi ki onlara gönderecem , onlar övmeyecek de kim övecek.
- Ne olur övmezlerse , ya beğenmezlerse , hemen bozulursun di mi , hep başkalarına hep başkalarına.
- Sen kendine bak , sürekli bıdı bıdı yapıyorsun , bir gün güzel bir cümle çıktı mı ağzından , yok çok yiyorsun , yok çok şişkosun , çirkinsin , tembelsin vs , vs. senden bir tatlı söz duymuyoruz diye balkalarına gidiyoruz
- Hiç benim fikrimi merak etmediğin için bana sadece eleştiri kısmı kaldığını düşündüğün oldu mu?
- Ne demek şimdi bu , niye senin fikrini merak etmiyecekmişim.
- Etmiyorsun tabi , halbuki küçükken seninlen ne güzel anlaşırdık , sana prensesler kadar güzel olduğunu söyleyip , seni güllerle donatılmış bahçemde oynatırdım.
- Geçti o günler canım , prenses olduğumuza inandık , prens çıkacak beni kurtaracak dedik , bak üçün birini aldık.
- Benim ne suçum var , sen uçtun , ben sana 1 verdim sen gittin 10 istedin , açgözlüsün açgözlü.
- Ya sana ne demeli , ne yaptıysak beğendiremedik , bir de senin saflığın yüzünden milletten salak damgası yedik.
- Şaşırdın galiba saf olan ben değil sendin hatırlarsan.
- Bu konuyu tartışmayacam daha fazla çünkü ikimizden biri yalan söylüyor ve hangimiz hangimizin yalan soylediğini çok iyi biliyor.
- Peki senin dediğin gibi olsun , her zamanki gibi sorumluluk alma hep başkalarına at.
- Bana diyene kadar sen önce kendine pasifliğine bak , şu yaşıma kadar seni dinledim , oturdum hayatın bana getireceklerini bekledim , ömür gitti ömür.
- O benimlen alakalı değil cicim , senin güzel giyinip güzel yerlere gitme merakından , popüler olucam , diğer kızlardan daha güzel daha sexy olucam diye kafanı başka şeylere calıştırmandan dolayı oldu. Hatırlarsan sana ben hatırlattım bitirmen gereken bir okul var diye.
- Sen hatırlattın ama o okulun parasını da kazanan benim.
- Hiç para deme bana , bugune kadar abuk sabuk şeylere harcadığına yan o paraları. Neymiş , Yargıcıda indirim varmiş , takı alma zamanıymış , neymiş MNG indirime girmiş bir şeyler alınmalıymış , neymiş kızlarla cafede salata yiyecekmiş. İki kırıp dizini önceden gitseydin derslere.
- Oldu canım , sonra da antisosyal- depresif bir şekilde diplamomla evde kedilere bakardım artık.
- Ya ben cok sıkıldım seninlen tartışmaktan , laf anlatılmıyor sana , hemen itiraz ediyorsun. Ne zaman bitecek bu savaş.
- Bilmem , ortadoğuda savaşın bitmesi daha bile mümkün sanırım.
- Ha ha , çok komiksin , gerzek.
- Komiğim biliyorsun , gerzek derken bile gülmeni saklamak için sesin titredi , farketmedim sanma.
- Ok , bunu kabul ederim , beni güldürüyorsun hep.
- Teşekkur ederim. Barış?
- Bi şartla , yazılarını önce bana okutacaksın.
- Söz.

ESIN10 - 1

Dünya’da hırsızlığın dolandırıcılığın ve kötülüğün en yogun olduğu bir zamanda , ülkeler vatan sevgisi ile değil kişisel çikarlar doğrultusunda yönetiliyordu.Genel gidişat Avrupa'nin Karanlik Çağ dönemindeki yobazliğa doğruydu.Ekonomik kriz sebebi ile insanlar mutsuz ve kızgındı.Hergün haberlerde cinnet haberleri , intiharlar , yolsuzluklar , linçler ve hükümetlere karşı gösteriler seyrediliyordu.İşte böyle bir zamanda iyi halli bir semtte , çıkmaz bir sokağin sonunda otoparklı sarı boyalı bir apartman vardı.Ama hikayemizin geçeceği yer burası da değil.Ücüncü kata cıkın.Salonu sarı boyalı , 4 odalı , tuvalet tazik borusu sürekli akan , pinpon masası ve dartı olan bir ev bulacaksiniz.
To Be Continued......