19 Ekim 2010 Salı

Bu blog yazısı nasıl çıktı.Tenk yu Cindi.. :)

Vadiden döndüğümden beri İstanbul'da sıkılmaktan mırmırlanıyorum.
Muhtemelen Türkiye'den ne kadar süre belli olmıyacak bir şekilde ayrılıyorum.
O yüzden vadideki tatilimi bitirip insanların baskısıyla (büyük oranla kaybettim,biraz daha kal diyen bir ben vardım) benim de oradaki gelecek yağışlı havalarda alacağım sıkıntılar,vakit geçirelecek insan sayısının azalması da etkileyerek döndüm.
Off şimdi gelir yok,hep cepten yemek,sürekli birilerini görmeye gitmeye çalışmak için bir yerlere gitmek,dışarıda çok vakit geçirememek pis çamurlu trafiği bol Istanbul'da.
Hep ev hep ev nereye kadar.
Evler de benim evlerim değil.
Ailemin,arkadaşlarımın.
Kabul ben bir sokak kuşuyum hareket etmeliyim , ama bunu yapamadığım zamanlarda sığındığım yer de bana neşe verecek şeyler olmalı.
Bana ait.
Keyfime göre.
İlla hayallerdeki ev olması da gerekmiyor.
Deniz veya doğa manzarılı ev istedin de sahip olamadın mı?
Çek karşı duvara muazzam bir resim.
Gerçeği kadar olamasa da Göz'ümüzün de bir canı var değil mi?
5 duyumuz vardı di mi.
Aç evinde ara ara hoş bir müzik.
Ne hoşlanıyorsan ama, kişisel tercihe ve zevke göre caz da arabesk de aynı görevi görür.
Kokan güzel bir saksı çiçeği koy.
Bitki zor mu geliyor , kokulu mum , tütsü.
Yumuşacık polar bir battaniye al.
Evinde tadı hoşuna giden bir şeyler hep olsun.
Bunlar benim zevklerimdi ama demek istediğim keyif almayı ana indirebiliriz.
Mesela eve geldim.
Arkadaşımın evine sağolsun evde yokken vakit geçirmeme izin veriyor, umarım ağırlık yapmıyorumdur :)
TV'yi actım bacaklarımı uzattım ve bir anda o işlemin devamının bana keyif vermiyeceğini ve sadece zaman öldürmek olacağını anımsadım.
Kalktım,müzik açtım.
Baktım dışarıda güneşşşş....
Aldım laptopu ve dedim ki 'Balkonda otururken bu evin keyif vermesi ile ilgili yazı yazıcam.'
Oturdum balkondaki sandalyeye ve bir baktım ki güneşten laptop'un ekranını görmüyorum.
İçeri kalkmaya yeltenirken o sırada güneşlenmenin bana daha çok keyif vereceğine karar verdim.
İşte biraz güneşlenip,biraz etrafı seyredip,biraz müziği dinleyip, bir düşünceden bir düşünceye atlarken başka bir tavsiyeyi hatırladım.
Yahu ben bu düşündüğüm şeylere ilk hangi düşünce ile gelmiştim?
Hah keyif almaya çalışmak.
Mızmızlandığın bahanelere rağmen.
Çok güzel bir gün geçirdim.

15 Ekim 2010 Cuma

EMPATİK

''Dostlarla Tartışıyorduk,'empati olanaklı mıdır,insanlar birbirinin duygularını duyumsayabilir mi'' diye. Tasavvufçu bir dost'Şu duvardaki tuğlalara bak' dedi, 'Onlardaki sabrı duyuyor musun?''
Bir gün kendimi çok ciddi anlamda karşımda duran ama hiç konuşmadığım birisinin hislerini ve o sıradaki davranışlarının koşullarını anlamaya yönelttim.
Varlığından son derece rahatsız olduğum ve etrafımda kesinlikle istemidiğim biriydi üstelik.
Ama bu duygunun ben de yarattığı hoşnutsuzluk hissinden de bir an önce kurtulmak istiyordum
.
Durdum ve tam karşımdaki kişi gibi düşünmeye ve hissetmeye çalıştım.
Duyumsadığım şeylerin doğruluk teyidini hiç bir zaman almadım, ama bir daha da varlığının üzerimdeki negatif etkisini hissetmedim.
Yani daha evvel kendime bir şekilde düşman benimsediğim bir insanla bir çeşit uyum içinde yaşamayı öğrendim.
İçten içe bir şekilde iletişime geçmeyi istemiş olabilirim ama bu konuda en ufak bir çabam olmadı.
O kendimi onun yerine koymaya ayırdığım süre durumu kabullenme ve bununla barışmama yetti.
Bu yaşadığım deneyimim bugüne kadar yaşadıklarım arasında en yoğun empati kurma anım olduğunu düşünüyorum.
Empati, sözlükte karşığı var,tanımlamaları ve betimlemeleri var, o halde genel bir kavram yani herkesin içinde olan bir kavram.
O halde içimizdeki aç gözlülük,şiddet veya zarar verme dürtülerin yanında böyle bir duygumuz var ise bunu kullanmaya daha sık çalışılsa.
Belki o hep içimizi karartan ve bizi korkutan dünya nereye gidiyor insanlık nereye gidiyor sorularına zamanla daha olumlu cevaplar da vermeyi başarabiliriz.
Ne yaptığını bilmeden ortalığı kırıp geçiren yaramaz çocuklara bakıp gülümseyebildiğimiz gibi. :))))))))))

6 Ekim 2010 Çarşamba

İlişkiler,aşk,the one..............

Bugün oturup şöyle bir soru sorsam kendime karşıma çıkan her ilişkiye the one gözüyle bakıp karşımdakinin ödünü koparmış olma ihtimalim nedir diye.
Sanırsam çok da az değil :)
Beraber vakit geçirmekten keyif aldığın insanı aynen o şekilde o yoğunlukta hayatının sonuna kadar tutmak istemenin nesi yanlış diye de düşünüyorum bir yandan da.
Yahu şu anda keyfim çok yerinde yarında niye keyif almaya devam etmiyeyim ki diyorum ne yalan söyliyeyim.
Evet bir düğün ve gelinlik hayali de beliriyor.
Tamam çocuklarımızın isimlerini ve suratlarını düşünmüyor değilim sonra da.
Ama gerçekten bunu karşımdakine çaktırmıyorum.
Ya da öyle zannediyorum.
Sadece gerçekten ve gerçekten merak ediyorum yer yüzünde bunu tek yapan ben miyim yoksa delimiyim neyim?
Tüm bunları yazarken de bana şu lafımı hatırlatacak olan arkadaşlarımın yüzü gözü önüme geliyor' Ya Sevim sen kimseyi bulamıyorum diye ağlaşıyorsun ama sonra geliyor off sıkıldım bunaldım bitirmek istiyorum ilişkiyi dediklerini de unutmadık'
Evet bu şımarıklığı da yaptım.
Beni isteyenleri daha az isteyip istemeyenleri daha çok istedim.
E bu da bir yerde insanın doğası değil mi.
Sadece bana aynı zaman diliminde aynı şekilde isteme veya istenme denk gelmedi sanırım.
İstenmeme durumuna da hep aşk dedim.
Sonunda kavuşma olma ihtimali var ya.
Dram da var, tutku var,romantizm var ve işin içinde hepten bir komedi var.
30 uma kadar bir çok senaryoya ve filme imza attığımı övgüyle söyleyip filmlerime eşlik ettirdiğim rol arkadaşlarıma minnetlerimi sunmaktan başka bir şey söyleyemiyorum.
Ama sanırsam the one,ruh ikizimi aramaya artık son vermeye, bununlan beraber gönül işlerine de bir süreliğine ara verip hayat ile ilgili başka şeylere konsantre olmayı tavsiye ediyorum kendime ve benim gibi hayatının aşkını romanlardaki gibi arayan diğer aşk insanlarına.
Aşk kadınıyım evet ama şu aralar karşı cins haricinde başka şeylere de tutkulu olmanın zamanı geldiğine inanıyorum.
Yazarken yazdıklarıma kendim bile inanamayıp bir an için silmeyi düşünmüş olsam da yukarıdaki bazı şeylerin kendime daha evvel itiraf etmediğim şeyler olduğunu fark edip o şekilde tutmaya karar veriyorum.