19 Eylül 2011 Pazartesi

Yumuşatıcı

Yazacak çok şeyim varken bugün bu konuya eğilmek istedim.
Çamaşır Halleri....
1.Markette sapık gibi her yumuşatıcıyı kokluyorum.
2.Koklamadan evvel fıyatlarına göre ayrıştırıyorum ve en ucuzundan başlıyorum.
3. Ucuza güzel kokulu 4 lt lik yumuşatıcı bulmaya bayılıyrum.
4. Toz deterjanlarının birbirlerinden farklı olduğuna inanmıyorum ve yumuşatıcının toz deterjandan daha onemli bir sabun çeşidi olduğunu düşünüyorum.
5.Çamaşır günlerini şu şekilde seviyorum, kirli sepetim bir anda boşalıyor.
6.Makineden çıkarır çıkarmaz çamaşırlarımı kokluyorum.
7.Asma ve toplama ve katlama işleminden nefret ediyorum ve bu işleri benimlen paylaşmayı seve seve kabul edecek bir sevgili istiyorum.
8.Katlarken bile koklamaya devam ediyorum.
9. Beni en çok mest eden kısmı ise uyuduğum çarşafın veya üstüme geçirdiğim bluzdan o yumuşatıcı kokusunu almak.
10.Parfüm kullanmayı bıraktım. Sadece yıkanırken kullandığım sabun ve kıyafetımın yumuşatıcısı kokuyorum. Psikolojik olarak kendimi temiz hissediyorum.
Keşke herşeye bu yumuşatıcıyı dokebilsem.
Mutfaktaki psikopat şeflere veya gıcık olduğum durumlara veya taş fırında yaktığım pizzalara :)

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Terör Saldırılarını Kınıyorum ve İstemiyorum.

Bugün Tel Avivde hükümeti karşı slogan atan bir grupla ilerledim.
Benimlen beraber yürüyen insanlar,arkadaşlarım,mahalleliler,apartmandakiler,anneler babalar çocuklar bebekler yaşlılar emekliler sakatlar.
Hepsi
Şenlik havasında yürüyüp bağırdık.
Yaşadığımı hissettim.
Sonra eve dönerken herkesten bir Amy Winehouse haberleri duydum.
Ben de hemen internetten onunlan ilgili haberlere bakıp Twitter'a yorum bıraktım.
Çok dünyadaki büyük olayları takip edermişim gibi.
Şimdi neden kendime kızdığımı anlatim.
Bir arkadaşım adı Samuel facebookda şöyle bir yorum yazmış ki ben de bunu özetle burada Türkçe'ye çeviriyorum; Herkesten Amy Winehouse haberi aldım ama kimseden Norveç'teki saldırıda 92 kişinin hayatını kaybettiği haberini duymadım....
Bunun üzerine internete girdiğimde bu haber tabi ki FLASH NEWS olmaktan çıkmıştı.
İlk haber Amy Winehouse haberiydi.İkinci sayfadaydı terör saldırısı haberi.
Yarına kadar belki 5-6 ya düşer. Hatta ilk 10 dan çıkar , belli olmaz olacak daha önemli olayların.
Bizim de gündemimiz değişir.
Daha da yanlışı internet gibi bilgi akımı dağılışını bu kadar çabuk ve düzgün yapabilen bir ağa sahipken bunu düzgün kullanabilmayı bilemeyişimiz. Büyük çoğunluk olarak da bunu yapmaktayız.Bunu hem kendi hem de arkadaş listelerinizdeki insanların profillerinin gönderilerinizde görebilirsiniz.
Gündemimizde yok.
Böyle bir saldırıda hayatını kaybeden bugün hükümeti lay lay lom diye protesto eden ben de olabilirdim.
Yarın Vapur iskelesinde bekleyen sen de.
Kızgınlık duydum bu yüzden.
Ama sadece kızmakla olmaz yürümez bu iş.
Kabul etmemekle , sesini yükseltmekle olmalı.
Ben de bunu söylemek istiyorum artık.
İstemiyorum terörü, kınıyorum, insanların bir hiç uğruna ölmesini istemiyorum.
Dünyanın hiç bir ülkesinde hiç bir şekilde
Hiç bir zaman.

8 Temmuz 2011 Cuma

Akdeniz rahatlığı :)

Size akdeniz kadınını anlatıcam. Daha doğrusu kalçalarla ilgili bir gerçeği.
Böylelikle ünlü akdeniz kadının kalçası ile ilgili gerçekler ortaya çıkmış olacak.. :)
Şimdi bu ülkelerde havalar çok sıcak.
Kotmuş, pantalonmuş,hele hele skinny jeansmiş kesinlikle giymeye çekilmez.
Naparsın o zaman, etekler,şortlar ve elbiseler.
Kalçalar da bu uzun süre serbest kalmanın verdiği rahatlıkla daha da yayılıyor.
Hani biz de rahat bir yatakta veya koltukya yayılırız ya.
O hesap.
Bugün pantalonlarımdan birini giymeye karar verdim, dar kesim, daha yarı yolda kalçalar sallanmaya başladı.
Yok yok istemiyorum ben bunu giymek , nefes alamıyorum, rahat bırak beni diye.
Düşünüyoum da senelerce ne işkenceler çekmişim daracık seylere sokacam bunları diye.
Hareket ederken kısıtlanırsın,kahkaha atarsan pantalonu patlatırsın,çişini pantalonu indirene kadar daha fazla tutmak zorundasın...
Ne olmuş yani kalçaların eski pantalonlarımı giymeye itiraz ediyorsa.
Kilo derdim de yok.
Ayrıca tartı dediğin şey de sadece yer çekiminden kanunundan sonra çıkan bir şey olduğundan almak gibi bir zahmete girmiyorum.
Aya çıksam tartı farklı konuşur, suya girsem farklı.
Yer çekimi kanunu ile fizikçiler ilgilensinler o yüzden.
Bacaklarım daha uzun gözüksün diye topuklu ayakkabılarımı da giymiyorum artık.
Sene de bir kere bir şey çıkarsa artık köşede tozlanmasını engelliyebilirim.
Onun dışında ayaklarımı da rahat bıraktım.
Zaten bütün herşeyi onlar taşıyor, niye bir de rahatsız şekli ne olduğu belli olmayan biçimlere sokayım.
Geriye ne kalıyor benim için önemli olan.
Eteklerimi giyerek sokaklarda kalçalarıma nefes aldıra aldıra yürümek.
Giderseniz sıcak bir akdeniz ülkesine eğer ne demek istediğimi anlıyacaksınız.
Rahat kalçalar ülkeleri diye de gruplandırabiliriz.

1 Temmuz 2011 Cuma

ödevlerim...

Hayattan ders aliyoruz, peki ders sonrası ödevlerimiz de oluyor mu?
Oluyor.
Kim kontrol ediyor bu ödevleri.
Hoca
Hoca kim
Sen,ben,o
Biz,siz,onlar...
O zaman öğrenci kim?
Gene sen,ben,o
Biz,siz,onlar.
Gramer de birinci şahısla başlanır ; ama ben bir şeyi farkettim.
Kendi kendime konuşurken ben demiyorum.
Asla
Sen diyorum.
Sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum.
Ne oldu?Bugün önemli bir ders yaşadığını ve ödevin olduğunu mu düşünorsun?
Çünkü bügun daha eğlenceli diye seçtiğim meslek dalında bir yerlere gelmek,için tırmalamam gerektiğini, tamamen bilgiye ve sorumluluk yapmaya, asla hiç bir işten gocunmamaya ve bu hayatta asıl yapmak istediğim şeyin talimat vermeyi öğrenmeye çalışmak değil de doğrusunu bilip yanındaki kişiye neden böyle olması gerektiğini açıklamak olduğunu kavradım.
Nasıl mı?
Şöyle.
Benimle aynı tarihte aynı bilgi derecesi ile işe başlayan bir arkadaşım var.
Ondan hiç hoşlanmıyorum.
Ama her gün saaterce vakit geçirdiğim, yeri geldi mi ağır koşullarda takım arkadaşı olarak çalıştığım biri olduğu için sevmeye çalışıyorum.
Kendimi sorguluyorum.
Onu kendinden daha iyi olup kıskanıyorsun musun?
Hayır en az onun kadar iyiyim.
Onun kadar iyi yapamadığım şeyler de var.
Onun benim kadar iyi yapamadığı şeyler var.
Aynı düzeyde olduğumuz şeyler var.
Peki niye gıcıksın?
Çünkü bana sürekli talimat verip, söylediğim şeylere itiraz edip, yaptığı işi elinden bırakmak pahasına da olsa,elimden bir şeyeri çekip kendisi yapıyor.
Bir de zevkli işler var.
Hamur açmak gibi.
Elimde tutup minik minik başlayıp giderek hareketlerimi büyüterek çevirdiğim hamur topunu , pizza boyutuna getirip,soslamak,süslemek,ateşe atmak,ateşte kaşerin malzemelerle karışarak erimesini izlemek ve kenarlarına o rengi vermek.
Hele aynı hamuru pizza değil de tatlı yapmak için yaptığım şey var ya.
İçim eriyor.
Pudra şekerini hamura boca edip, onu ateşin altına tutup, beyaz toz tanecilklerin kahverengine dönüserek birbirine karısması,akması beni tahrik ediyor.
Maydanozu ince ince dograrken veya domatesi minik küpler halinde keserken çok iyi bilenmiş bir bıçakla keyif yapmak, ikiye bölünüp birince yarımla yaptığım işi seyretmek, ikinci yarımla kendimi dışarıdan da seyredip resmin tamamını görme isteğini doğuruyor.
Kızım sen kafayı yemişşin. :)
Nereden geldim bu konuya.
Hah ödevlerim.

1. Gıcık olduğun hıyarın karşsında dik durmayı öğren. Her laf işittiğinde bilgilerini kontrol ederek cevap ver. Sinir yapmadan.
2.Bu kontrol ediceğin bilgilerin sürekli artmasına dikkat et.
3. Ayrıca klasörlemesini,dosyalamasını, ve alakalı konu başlıkları atında depolamasını da yapmayı unutma.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

neyiz peki

Aslinda hepimiz gunu sonunda yalniziz.
Uykuya dalmaya basladigin ile uykudan uynadigin ilk saniyeler aslinda senin hediyen
Dusunce sistemin birinde kapanisa geciyor oburunde ise yeni yeni acilmaya basliyor
Orasi iste o noktalara dikkatlice bakarsan
Yalniz oldugunu anlayacaksin
Gunde 100lerce kisiyle konus paylas saril sevis agla nefret et beraber duaya git hatta kitlesel toplu itihara git
Gene de yalniz oldugun gercegi hic degismeyecek.
Dogarken ve olurken de yalnizsin.
En bireysel oldugun an.
Peki neden bu kadar korkutucu bunu soylemek?
Yalnizim
Bunu birine soylerseniz sizin icin uzulur
Ama sadece durum bu bunda kotu bir sey yok ki
Dogumumdan olumume her gun gozumu kapatirken bir sonraki gunu yasama mucadelesine hazirlaniyorum
Bir gun daha bir gun daha
Hayatimda kimler olursa olsun ne yapiyorsam yapayim bu gercek hic degismeyecek
hepimiz ayni amaci aslinda yasirken bu bizi ne yapar?
Sadece insan oglundan bashetmiyorum
Sistemdeki yasamaya calisan her turlu canli ve mikroorganizmadan bahsediyorum
Tek yapar

31 Mart 2011 Perşembe

Hayır....

Hayır kelimesini hepimiz biliriz ve cevap olarak almayı sevmeyiz. Çünkü negatif olarak biliriz. Bugün hayır kelimesini hayatımda ne kadar kullandığımı düşündüm. Bu kelimeyi nasıl cevap olarak almayı sevmiyorsam , cevap olarak da vermeyi sevmiyorum. İnsanlara çok uzun süredir ki bu 30 sene gibi bir zaman yapıyor, Hayır demeyi beceremediğimi anladım. Bu da beni istemedeğim şeyleri gönülsüz olarak yapmaya sürükledi senelerce. Şimdi ise yeni yeni kullanmaya başladım. İlk cevabım Hayır olmuyor ama hayatımdan örnek vererek anlatabilirim ancak. Şu anda iki işim var. 1. işim cafe de Sandwich yapmak- capıçino yapmak-bol bulaşık yıkamak- haftada bir gün kapanışta haftalık temizlik yapmak. 2. işim evet güzel bomba haberim var çok şık bir İtalyan lokantasında diğer şeflerce eğitilerek porsiyon ( pizza-salata vs.) yapmaya başladım. 2. işim beni full time almadığı için birinci işi bırakamadım. Neticede kiramı ödemek zorundayım. O yüzden son 3 haftamı sabah birinde mesaiye başlayıp öğleden sonra öbürüne zıplayıp geceyi öbür işde kapatıp ertesi gün aynı koşuşturmaya devam etmek üzere eve gidip uyuyorum. Bu program haftanın 7 günü devam ediyor. Haftanın 5 günü de gun ortası dil eğitimim var 4 saatlik. Oraya da yetişmeye çalışıyorum. Çelikten yapılmadığım için haliyle vücudum ve ruh halim bu duruma tepki göstermeye başladı. Bugün birince işteki patronuma haftalık mesaimi 3 gunden fazla yapamıyacağımı çünkü yapmak istediğim asıl iş olan mutfak tecrübesini elde edebileceğim bir iş olduğunu ve oraya da gitmeye başladığımı söyledim. Kızdı. Bir kaç saat sonra öbür patron aradı, bu akşam mesaim olmadığı halde programda değişiklik yapıp gelip gelemiyeceğimi sordu. Ona gunlerdir aralıksız sabah akşam çalıştığım için elime geçen bu boş zamanı dinlenmek için kullanmak istediğimi söyledim. yani hayır dedim. Şimdi iki patronumu da red ettim bir şekilde, yetmezmiş gibi akşam belki bir içki içmeye çıkmayı düşünüyorum. Gene de içim de Hayır cevabı vermeyi öğrenenememiş kızın çektiği suçluluk ve iki işi birden kaybetme korkusu yok değil. 100 tane insan gelip hayır doğru yaptın dese de ikna olmaz bu kız. O yüzden şimdi oturup onunlan ciddi bir konuşma yapmayı düşünüyorum. Önce kendi çıkarlarını öğrenmesi gerekiyor insanın. Hangi noktada kendi çıkarı bitiyor ve başkalarınki başlıyor o ince çizgiyi bulabilmek ve o sınırını çekebilmek gerekiyor. Bu hayır diyememe olayını aynı şekilde aşk hayatında ve başka türlü sosyla platformumda da yaşadığımı biliyorum. Onlar üzerinde de çalışmaya sıra gelecek işimden vakit kalırsa :)

13 Ocak 2011 Perşembe

Derin bir nefes alarak....

Pekala simdi basligi koymadan yazicam cunku ilk olarak baslik attigim zaman kelimelerime sinir cizdigini hissediyorum
Az evvel, burada daha evvel dosya olarak sakladigim kocaman bir yaziyi sildim.
Bir sonraki blogumu yazmalayimi tribine girip, kendimi cok buyuk bir derginin unlu bir kose yazari olarak gorup kurdugum bir suru entellektuel cumleleri gozlerinin yasina bakmadan sildim hem de.
Is hayatim boktan.
Hem de bomboktan.
Problemlerimi yazmaya gerek yok ama bugune kadar yaptigim hatalari fark ettim.
Bu isyerindeki degil geri kalan 12 senelik is hayatimda.
Birincisi bir seyleri yanlis yaptigimi biliyorum o konudaki gelisme planimi anlatmasini istemek, cunku en cok korkutucu seylerden birinin bana yaptigim yanlislari yuzume soylemesidiri.
Ikincisi de hata yaptigim zaman insanlarin ortasinda suratima bagrilarak bunun belirtilmesinin bana egitimsel olmasi harici motivasyon dusuklugune, korkuya ve suratimin dusmesine sebep oldugunu fark etmem.
Onun bagirmayi kesmiyecegini biliyorum ama suratimin da o sirada musteri odakli yalandan yapmacik bir gulumseme ile gunume devam edemiyecegimi biliyorum.
Gene de sorunum ne oldugunu durustlukle konusup sonucun bana ne getirdigine bakicam.
Soyle derin bir nefes almaya ihtiyacim var.
Icimden kelimelerin firlamasi icin icime cektigim nefesle basinc yapmak gibi bir sey olacak sanirim :))))))